CHP Ankara Milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Gamze Taşcıer, okulların yüz yüze eğitime geçmesi için 21 Eylül tarihiyle ilgili çalışmalar yapıldığını tabir ederek, bu tarihin hangi bilimsel datalara dayanılarak belirlendiğini Ulusal Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a sordu.
Selçuk’un yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi veren Taşcıer, “Yüz yüze eğitime geçileceği, evvel 1. sınıfların başlaması ve sonrasının kademeli olmasıyla ilgili tabirler kullanılıyor.
AKP Genel Lideri Erdoğan da ‘Okul öncesi ve ilkokul 1. sınıf öğrencilerinden başlayarak okullar eğitime açılacak. Yüz yüze ve uzaktan eğitim birlikte olacak.’ açıklamasını yaptı. Bu kararlar hangi bilimsel bilgilere nazaran alınıyor bu merak konusu. Bakan Beyefendi de onlarca parametreye bakıyoruz diyor ancak bizlerin bildiği yalnızca akşamları paylaşılan turkuaz art planlı görseldeki birkaç sayı. Biz de soruyoruz, halka ve bilim beşerlerine açıklanmayan bilgiler mi var?” dedi.
10-19 YAŞ ORTASINDAKILER HASTALIĞI EN AZ YETİŞKİNLER KADAR BULAŞTIRIYOR
Okulların yüz yüze eğitime geçmesiyle ilgili 21 Eylül tarihinin işaret edildiğini belirten Taşcıer, “Bu karar neye nazaran alınıyor bilmek istiyoruz. Türkiye’de okulların açılması ve salgının yayılmasıyla ilgili ya da çocukların yaş kümelerine nazaran bulaştırıcılığı ile ilgili bir çalışma var mı öğrenmek istiyoruz. Bu mevzularda örneğin Fransa’da ve Güney Kore’de çeşitli bilimsel çalışmalar yayınlandı. Yapılan data tahlillerine nazaran COVID-19’un 10 yaş altı çocuklarda bulaşıcılık ve enfeksiyon açısından yüksek seyretmediği, virüsün çocuklara yetişkinler kadar tesir etmediği, fakat 10-19 yaş ortası kümenin erişkinler kadar bulaştırıcı ve hassas olduğu tespit edildi.
Fransa’da yapılan çalışmada lisede okuyan öğrencilerin %38’inin, öğretmenlerin %43’ünün ve öbür çalışanın de %59’unun enfekte olduğunu gördüler. Fakat ilköğretim çağındaki çocukların ise yalnızca %9’unun, öğretmenlerin %7’sinin ve öteki çalışanın de %4’ünün enfekte olduğunu tespit ettiler” dedi.
Güney Kore’de de benzeri sonuçlara ulaşıldığını söz eden Taşcıer, “10-19 yaş ortasının yetişkinler kadar bulaştırıcı olduğu kesin bir bilgi. Ulusal Eğitim Bakanlığı buna karşın hangi bilimsel dataya dayanarak üst sınıfları da açma planları yapıyor merak konusu. Küçük çocukların bulaştırıcılığı az lakin burada da gelişmiş ülkelerle gelişmekte ve dar gelirli ülkeler ortasında hane içi farklılıklar bulunuyor. Bu da küçük çocukların bulaştırıcılığıyla ilgili ülkeler ortası risklerde farklılıklar ortaya çıkarıyor.” dedi.
TÜRKİYE’DE GENİŞ AİLE ORANININ YÜKSEKLİĞİ RİSKİ ARTIRIYOR
Salgına karşı alınacak tedbirler açısından gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ortasında farklar olduğunun altını çizen Taşcıer, “Dar gelirli ve gelişmekte olan ülkelerde, çocuklarla yaşlı nüfusun teması çok daha fazla. Ülkemiz üzerinden örnek vermek gerekirse, TÜİK bilgilerine nazaran geniş ailelerden oluşan hane halklarının oranı yüzde 15’tir. 2020’de pandeminin de tesiriyle işsizliğin çok önemli oranda artması ve ekonomik kasvetler nedeniyle ailelerin kendi anne babalarıyla birlikte yaşamaya başlaması üzere nedenlerle geniş ailelerin sayısı daha da arttı.
Birleşmiş Milletler datalarına nazaran ise, en az bir çocukla birlikte yaşayan yaşlıların oranı, Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri’nde % 1’den az. Hasebiyle dar gelirli ve gelişmekte olan ülkelerde okulların açılması, çocukların yaşlı nüfusla temasının çok daha fazla olacağı da göz önüne alındığında, salgının sürat kazanma riskini çok daha artıracak. Münasebetiyle Türkiye’de küçük çocukların yüz yüze eğitime geçmesiyle oluşacak risklerin Fransa’dan farklı olması yüksek ihtimal.” sözlerini kullandı.
ŞEFFAFLIK OLMADIĞI İÇİN BİLİMSEL ARAŞTIRMA DA YAPILAMIYOR
Ulusal Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde “Yüz yüze eğitimin başlamasıyla ilgili rastgele bir bilimsel çalışmadan yararlanılmadıysa, Bakanlığınız deneme yanılma prosedürüyle mi süreci ilerletecektir?” diye soran Taşcıer, “Salgın süreci başladığı birinci günden bu yana sıfır şeffaflık unsuruyla yürütülen bir çaba var.
Son yapılan anketlere nazaran halkın yüzde 60’ı Sıhhat Bakanı’nın açıkladığı datalara inanmıyor. Salgınla şahsen çaba eden sıhhat çalışanları ve meslek odaları açıklanan bilgilerin gerçek olmadığını ve en az 10 katı olduğunu söylüyor. Şeffaflık olmadığı ve datalar tümüyle paylaşılmadığı için Türkiye özelinde araştırmalar da yapılamıyor. Bu da şeffaf olmamanın nasıl bir sıhhat riski yarattığını gösteriyor ve yeni kararlar alınırken bilimden faydalanılamamasını da beraberinde getiriyor.” dedi.
Cumhuriyet
