sol TV’de yayınlanan Bakış programında bu hafta Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan’a soruları soL TV Genel Yayın Direktörü Gökhan Kazbek sordu. Dokuma personellerinin de seyirci olarak katıldığı program, emekçilerin TKP Genel Sekreterine yönelttiği sorularla devam etti.
Programda siyasi ittifaklar başlığı, Millet İttifakı, AKP’nin durumu, yoksulluk ve hayat pahalılığının gidişatı ve ülke gündemine dair pek çok başlık konuşuldu.
TKP Genel Sekreteri EMEP, SOL Parti ve TKP ortasında süren görüşmelere dair kelamlarıyla başladı. Üç parti ortasında bir hukuk çerçevesinde gerçekleşen görüşmelere dair medyada çıkan gerçek dışı haberlere de değinen Okuyan, bu görüşmelerin bir kesimde rahatsızlık yarattığının ortada olduğunu söz etti.
“SİYASETTE BELİRLİ YÜK NOKTALARI DIŞINDA YAPILAN HER ŞEY BASKIYLA KARŞILANIYOR”
Duvar gazetesinde yayımlanan röportajı sonrası yapılan kimi yorumların röportajın bağlamından kopuk olduğunu söyleyen Okuyan, HDP ile ilgili söyledikleri hakkında da şu yorumu yaptı:
“Röportajda “HDP’siz bir şey olur mu?” diye sordular, HDP’siz bir şey olur doğal ki, yeniden söylüyorum. HDP’siz bir ittifak olmaz diyen bir parti kendini reddediyor demektir. HDP bir yere eklemlenecek bir parti değil, Türkiye’nin kıymetli partilerinden biri. HDP’nin olmadığı bir kadro görüşmeler yapılıyor, o görüşmelerden bir sonuç elde edilmeye çalışılıyor, oradan sonra bir davet yapılacak, kimi kapsıyorsa kapsar. A partisi B partisi olmadan ittifak olur mu diye bir soru olursa alışılmış ki olur, TKP’siz bir ittifak nasıl oluyorsa bu da olur. Problem şu, alışılmış durumda, siyasette kimi tartı noktaları var, bu noktalar dışında yapılan her şey baskıyla karşılaşıyor. Burada HDP’den çok öbürleri HDP ismine baskı kurmaya çalışıyor. İttifak problemine gelirsek, artık Türkiye’de Millet İttifakı diye bir şey yok. Var fakat Millet İttifakı belirli partilerden oluşsa da aşikâr ki bunu aşan bir muhalefet bloğu var. Orada içeri alınmayan bir HDP var. HDP de vakit zaman aslında bizim Millet İttifakı’na girme talebimiz yok, daha geniş bir demokrasi ittifakı kurmak istiyoruz diyor, o partilerle de bir arada.”
“KİMSEYLE SOLCULUK YARIŞTIRMIYORUZ”
İttifak tartışmalarında TKP’nin nerede durduğunu Okuyan şu sözlerle açıkladı:
“TKP o bloğun kesimi olmaz. Tek bir nedeni var, o bloğun sınıf karakteri. Sermaye sınıfını temsil eden bir muhalefet bloğunun TKP içinde olmaz. Bunun dışında bir arayış içindeyiz. Bu arayış kimi kapsar kimi kapsamaz, kim solcudur kim değildir, buna karar verecek olan TKP değil. Demirtaş’ın açıklamalarının muhattabı kimdir bilemem ancak haber kaynakları TKP’ye dolaylı cevap verdi diye söylüyorum, “solcu olup olmadığımızı merak ediyorlarsa sollarına baksınlar” diye. TKP’nin buna muhtaçlığı yok, ne sağa ne sola, ne de dikiz aynasından geriye bakıyoruz. Solculuk yarıştırmıyoruz, kimseye not verecek bir parti değiliz, asla bu türlü bir niyetimiz yok. Kim hangi temel sorunda hangi konumu alıyor ona bakıyoruz. Laiklik, emperyalizme bakış ve sınıf sorunu. Bunlar somut başlıklar soyut değil. Zarurî din dersleri ne olacak, tarikatlar kapatılacak mı? Şu anda Türkiye’deki muhalefet ölçülü islam projesini savunuyor. Çıkacaklar diyecekler ki tarikatlar yasaklanacak! Biz tüm partileri bu temel sıkıntılarda aldığı pozisyona nazaran kıymetlendiriyoruz.”
“HELALLEŞME DENİYOR… İŞVERENLERLE İŞÇİLER NASIL HELALLEŞECEK?”
Türkiye’de yalnızca yoksulluktan bahsedildiğini ancak bunun karşılığında zenginliğin adaletsiz dağılımını kimsenin konuşmadığını tez eden Okuyan, ikisi ortasındaki zıtlığın ortaya konmadan işçi sınıfların yanında olunamayacağını söyledi. Okuyan kelamlarına şöyle devam etti:
“Biz zenginlik düşmanı değiliz, tüm toplumun zenginleşmesinden yanayız. Fakat bugünkü sistemde bütün dünyada, evet güçlü düşmanıyız. Zira o zenginliklere bir sınıf el koymuş, işçi sınıflar yerlerde sürünüyor. Bu iki sınıf uzlaşamaz. Helalleşme deniyor, nasıl helalleşilecek? Münasebetiyle bunun cephesini kurmaya çalışıyoruz. Niçin bu üç parti yan yana geliyor diye rahatsız olunuyor, kime ne? Üç parti, beş parti bir ortaya gelir. Üç parti kendi ortasında görüşüyor, ‘şunu nasıl dışlarsınız’ deniyor, niçin bu tartışılıyor? Özü tartışılsın, Türkiye’de işçi halkın seçeneğini yaratmaya çalışıyoruz. Burada tahminen diğerleriyle görüşülecek, davranılacak. Ayrıyeten burada bir program ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Efendim, “sekter”, “ulusalcı” deniyor… Öyleysek niçin uğraşıyorsunuz? Nereden çıkıyor ulusalcılık? Ulusalcılık milliyetçiliktir, sınıf sorunundan bakan bir parti milliyetçi olamaz. Bu suçlamalar falan çocukça geliyor. Duvar’da çıkan röportajın ardındayım, orada yanlış anlaşılabilecek hiçbir şey yok. Basın üzerinden bu polemikler güzel değil. Biz yakında üç parti şu ya da bu formda bilgilendireceğiz kamuoyunu. Umarım Türkiye’de işçi halk için manalı bir ileriye gerçek hamleyi gerçekleştireceğiz.
Millet İttifakı’na dair de değerlendirmelerde bulunan TKP Genel Sekreteri, bu bir alternatif hükümet olarak kabul ediliyorsa, devletin içindeki dengelerin değişimine ve bürokratların buraya yanaşmasına bakıldığında burada asıl partinin İYİ Parti olduğunu tabir etti ve Akşener’in Denizli mitinginin en az CHP’nin Mersin mitingi kadar değerli olduğunu söyledi.
“BİRLİKTE ÇABA EDİP BU SİSTEMİ YIKACAĞIZ”
Dokumacılık çalışanlarının sorularıyla devam edilen programda, yeni gelecek artırımlar ve işçiler açısından ülkenin gidişatı konuşuldu. Okuyan’ın bahisle ilgili değerlendirmeleri şöyle:
“İnsanca yaşanacak bir konut, besin, elektrik, su, ısınma… Bunları sağlayacak bir toplumsal nizam olmak zorunda. Bunlar bir lüks değil ki. Bunları devlet karşılamalı. Problem minimum fiyat değil. Bu türlü alçak bir sistem olamaz! İnsanların temel gereksinimlerini karşılamak zorunda bir toplumsal sistem. Bunu karşılayamıyorlarsa defolup gitsinler, sonunda bu olacak. AKP’liler ‘soğan ekmek yeriz, ekonomik oyunu bozarız’ diyor. Ne yediklerini biliyoruz, kimseye masal anlatmasınlar. Daima birlikte çaba edip bu sistemi sıkıştıracağız ve yıkacağız eninde sonunda, öbür dermanımız yok. Yalnızca Türkiye’deki büyük bir holdingin yıllık kârı Türkiye’deki 7-8 milyon minimum ücretlinin yıllık gelirine eşit, nasıl isyan etmeyeceğiz buna? 100 liranın hesabını yapıyor işverenler minimum fiyatta. Fecî paralar kazanıyorlar. Bize tabiat yasası olarak sundukları bu sistem yıkılmak zorunda. “Özel bölümü de karşımıza almayalım, özel bölüm Türkiye’nin motor gücüdür” Kılıçdaroğlu bunu söyledi. O motor güç olduğunda tablo bu türlü oluyor. Üretici diyorlar bir de işverenlere, neresi üretici sınıf? Yiyici, sömürücü sınıf bunlar. Üreten emekçi sınıfı, onlar sömüren. Türkiye’nin gündemine bu girmediği sürece halkı oyalayacaklar, 3 mü olsun 5 mi olsun diye. Halkın önüne çıksınlar, büyük şirketlerin bilançolarını anlatsınlar, TKP dışında bunu yapan var mı? Alsınlar Koç’u Sabancı’yı karşılarına, 5 müteahhiti almak kolay. Orada popülizm yapsınlar, işte farkımız bu. Soyuyorlar milleti. Hayat pahalılığına karşı ayağa kalk diyoruz, diğer da bir deva yok.”
Cumhuriyet
