Enflasyonun yüzde 20’ye yaklaşmasına karşın 23 Eylül’de 100 baz puan faiz indiren Merkez Bankası, kurdaki sert artışa karşın Ekim ayında da 200 baz puanlık indirim yapmıştı. Beklentinin çok üzerinde gerçekleştirilen indirim sonrasında euro ve dolar rekor üstüne rekor kırdı.

Son olarak, gözler 18 Kasım Perşembe günü gerçekleştirilecek olan Merkez Bankası toplantısına çevrildi.

Reuters’ın anketine nazaran TCMB’nin siyaset faizini 100 baz puan daha indirerek yüzde 15’e düşüreceği kestirim ediliyor. TCMB fiyat istikrarının cari fazla verilmeden sağlanamayacağını belirtirken; tüketici enflasyonunun ise Ekim’de yükseldiği yüzde 20’lerde aylarca kalması bekleniyor.

‘ADINI KOYALIM, YAŞANAN BİR DÖVİZ KRİZİDİR’

18 Kasım Perşembe günü yapılacak TCMB toplantısından çıkacak karara ait Cumhuriyet‘e konuşan Ekonomist Prof. Dr. Veysel Ulusoy, “Yaşanan üçüncü nesil döviz krizidir, ismini koyalım öncelikle bunun. Siyasete endekslenmiş bir faiz indirme inadı ile bu krizde değerli bir aktör olan merkez bankasının tekrar bir indirime gitmesinin sonucunu sanırım Sayın Kavcıoğlu hepimizden daha iyi biliyordur. Yaşanan tam manasıyla oy tasası ve Kanal İstanbul inşaatına yer hazırlama emeliyle yapılan faiz indirimi oyunudur ve ekonomik gerçeklerden çok lakin çok uzaktadır” dedi.

‘EK BİR FAİZ İNDİRİMİ AĞIR BİR YÜK GETİRECEK’

Muhtemel yeni bir faiz indiriminin kura yansayacak tesirini kıymetlendiren Ulusoy, “Doğal olarak yüksek faiz yatırımların önündeki en büyük manidir. Öte yandan son periyotta faiz indirimlerinin yatırımlara yansıdığını söylemek hayli güç. Bilakis faiz indirimi ile başlayan ve ve devamli artan bir kur baskısıyla girdi maliyetlerindeki yükselme hem yatırımları hem de arz zincirini olumsuz etkilemektedir. Başka bir tabirle, faiz indirimi karşımıza bir devir sonra maliyet temelli yüksek enflasyon oranı dönmekte ve yapışkan hale gelmektedir” diye konuştu.

Ulusoy, şu tabirleri kullandı:

“Ek bir faiz indirimi doğal olarak Türkiye iktisadına ağır bir yük daha getirecektir. Bu yük tekrar zati üst taraflı harekete sahip olan döviz kurunu daha da artıracaktır. Global arz zincirinin kırıldığı bir ortamda ithalata bağımlı bir üretim ve ihracat yapımız da göz önüne alındığında tüm piyasalarda aksilikler artacaktır.”

‘ERİTİLEN REZERVLER YÜZÜNDEN MÜDAHALE ALANI YOK’

Dolar/TL kurunun tarihi tepeyi görmesinin akabinde kimi ekonomistler, duruma müdahale edilmediği takdirde ekonomiyi bir şok dalgasının beklediği istikametinde yorumlarda bulunmuştu. Bu yorumları da kıymetlendiren Ulusoy, şöyle konuştu:

“Merkez Bankası rezervlerini ve öbür makro dengesizlikleri göz önüne aldığımızda finansal piyasalara müdahale alanının çok kısıtlı olacağını söylemek yanlış olmaz. Temel itibariyle finansal piyasalar, bilhassa de döviz piyasası dinamik bir biçimde takibe alınması ve ve yeri geldiğinde müdahale edilmesi gereken piyasa tipleridir. Fakat artık Türkiye’de, eritilen rezervlerden ötürü bu müdahele alanının olmadığını söylememiz gerekir. Döviz piyasasının yanında, tahminen de en büyük müdahalenin iktisat yönetimindekilerin yaklaşımına yapılması gerektiğini söylemek yanlış olmaz.”

‘GERÇEK ENFLASYON, BAKAN ELVAN’IN KONUŞMALARININ ANA KAYNAĞI’

Son olarak, 5. Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi’nde konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın “Enflasyon cephesinde maalesef arzuladığımız düzeyde değiliz. Global konjonktür ve yurt içi görünüm enflasyonla çabada son derece dikkatli olmamızı gerektiriyor” kelamlarını pahalandıran Ulusoy, şu tabirleri kullandı:

“Temel olarak sıradan bir açıklama aslında. Nedeni ise çok açık. Resmi bilgilere nazaran, yüzde 19.87’lik bir enflasyon oranının günümüzde Sayın Bakanın vurguladığı bir biçimde sorun oluşturmadığı çok açık. Sanırım sorun oluşturan kısmı halkın hissettiği, bu his ile de kalmayıp, cüzdanından inanılmaz boyutta paraların çıktığı gerçek enflasyon, Sayın Elvan’ın konuşmalarının ana kaynağı. Öte yandan, ‘enflasyonla gayrette son derece dikkatli olmamız gerekiyor’ cümlesini anladığımı söyleyemem.”

Cumhuriyet